EYLEMSİZLİK

 EYLEMSİZLİK

EYLEMSİZLİK
Kısa boylu ve zayıf bir genç yanında duran uzun boylu ve iri yapılı kuzenine dönerek “ben senin yerinde olsam, dünya ağır siklet boks şampiyonu olurdum” dedi.

Bunu duyan kuzeni dönerek şu cevabı verdi: “Seni dünya hafif siklet boks şampiyonu olmaktan alıkoyan ne?”

Hepimizin, fıkradaki genç gibi, kendi şartlarımızda elimizden gelenin en iyisini yapmak yerine, “başkalarının yerinde olsaydık” neler yapacağımıza odaklandığımız zamanlar olmuştur. Bizi böyle düşünmeye yönlendiren nedir?

Başarmak istediğiniz bir hedefi düşünün.

-Ayda 3 kitap okumak,

-Sigarayı bırakmak,

-Aylık faaliyetlerinizi raporlamak ya da üniversite sınavını kazanmak gibi.

Hedefinize ulaşabilmek için neler yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.        

Bu yapmanız gerekenleri niçin yapacağınızı da biliyorsunuz.            

  Nereden başlayacağınızı ve nasıl yapacağınızı da biliyorsunuz.  

 Yapmamakla neler kaybettiğinizi, yaparsanız neler kazanacağınızı da biliyorsunuz.                                                                                   O işi yapmayı istediğinizi de düşünüyorsunuz.

Ama yine de yapmıyorsunuz. Bir türlü ilk adımı atamıyor, eyleme geçemiyorsunuz. Ya da eyleme geçtikten sonra yarı yoldan vazgeçiyorsunuz.

Hiç düşündünüz mü; sizi durduran ne?

Sizi durduran atalet (tembellik) tir.

Atalet fizik biliminde “eylemsizlik hali”, kişisel gelişim terminolojisinde “amaca yönelik eyleme geçmeme” demektir. Onlarca kişisel gelişim kitabı okuduğu halde, o kitaplarda anlatılanları uygulamayanların sorunu atalet içerisinde olmalarıdır. Yıllardır başarılı olmak için hayaller kuran, hedefler koyan, planlar yapan ama bir türlü ilk adımı atamayan kişilerin sorunu da atalet halinde yaşıyor olmalarıdır.

“Ataletli” insanları nereden tanıyabilirsiniz?

Atalet halinde yaşayan kişiler genellikle yavaş hareket ederler. Tembellik, yılgınlık, yeis, miskinlik, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi hareket etmek, yumurta kapıya gelmeden harekete geçmemek, bezginlik, sevksizlik karakteristik özellikleridir. Görevlerini yaparken sık sık işleri erteler, mazeret beyan ederler. Hayata bakışları sitemkâr, umursamaz, reaktif, kötümser, eleştirel ve kaygılıdır. Bu nedenle de yaşama sevinçleri ve hayat enerjileri çok düşüktür. Onları çağırdığınızda genelde başlarını kaldırmadan kaşlarını kaldırarak size bakarlar!

İnsanlar neden eyleme geçmezler? Neden atalet halinde yaşarlar?

Bu sorunun cevabı kişilere göre değişmektedir.

Bununla birlikte temel nedenler şunlardır:

-Hedef yokluğu,

-İç disiplin (irade) zayıflığı,

-Kısa vadeli düşünmek ya da uzağı görememek,

-Alınganlık ve pasif direnç duygusu içerisinde yaşamak,

-Motivasyon yetersizliği,

-Negatif kurum kültürü,

-Başarısızlık korkusu,

-Standart ve kriter algısının olmaması,  

-Hedefin gerektirdiği asgari yeterliliklere sahip olmamak,

-Zaman kullanma bilincinin olmaması,

-Objektif bir performans değerlendirme sisteminin olmaması,

-Yanlış yorumlanmış kadercilik anlayışı,

-Açık değil imalı iletişim kültürüne sahip olmak,

-Sert gerçeklerle yüzleşme cesaretine sahip olmadığı için bu tür verileri görmezden gelmek vb.

 

Atalet halinde yaşayan insanları ikiye ayırır Mümin Sekman,  

1.İç disiplini ve motivasyonu zayıf olduğu için harekete geçemeyenler.     2.Aşırı iş yükü altında boğuşmaktan önemli işlere öncelik veremeyenler.

İlk grup tembel ve iradesiz, ikinci grup gayretli ama metotsuzdur. Ataletin sonuçlarını yaşama açısından iki grup eşit durumdadır.

İnsanlar ataletten neden kurtulamıyor?

1.Kişilerin atalet halinde yaşadıklarının farkında olmamalarıdır.

2.Kişilerin ataletin nedenini kendi içlerinde değil dışlarında arama eğilimine sahip olmasıdır.

3.Ataleti yenmek için de ataletten kurtulmuş olmanın gerekmesidir.

Ataletin oluşumu iki aşamada gerçekleşir.

-Birinci aşama, çevredeki değişiklikleri görmemek ya da yapması gerekenleri görememek (körlük)

-İkinci aşama, yapması gerekenleri gördüğü halde hiçbir şey yapmamak, ihmal etmek, üşenmek, ertelemek ve eyleme geçmemektir.

Ataleti ve kanseri tehlikeli yapan aşamalı şekilde oluşmalarıdır.

Şok değişimlere karşı kişiler, kurumlar ya da toplumlar reflekslerini kullanarak harekete geçebilirler. Oysa tedricen (kademeli) oluşan değişimleri bünye tam algılayamaz. Bu durumun tipik örneği meşhur ” suyu ısınan kurbağa” deneyidir. Bir kurbağa sıcak suya direkt atılır. Yaşadığı “şok değişim”in etkisiyle kurbağa zıplayarak atıldığı kaptan çıkar. Ikinci denemede kurbağamız bu defa içinde oda sıcaklığında su bulunan bir kaba konur.

Kap bir ısıtıcının üzerine konur ve kurbağanın suyu ısınmaya başlar! Su ısındıkça kurbağa gevşemeye, rehavete ve atalete düşmeye başlar. Suyun sıcaklığı “yakıcı” seviyeye ulaştığında kurbağa zıplayıp kaptan dışarı çıkmaya çalışır ama artık bacak reflekslerinin “çalışmadığını” görür. Ataletin insanı etki altına alma şekli de yaklaşık olarak böyledir.

İnsanların hayat karşısındaki “duruşları” da kurbağanınki ile pek çok noktada benzerlik gösterir. Pek çok kişi, ya hiç eyleme geçmez ya da artık eyleme geçmenin dahi sorunu çözemeyeceği noktada bir şeyler yapmaya başlar.

İnsanları eyleme geçme şekillerine göre 4 gruba ayırabiliriz;            
1.Bilen ve yapanlar (profesyonelce başaranlar).                                    

 2.Bilen ama yapmayanlar (tembeller)                                                            

3.Yapan ama bilmeyenler (amatörler)                                                      

4.Yapmayan ve bilmeyenler (başarısızlar)                                                    

Kişisel gelişim uzmanı Mümin Sekman’dan derlediğim yazımda akademik, ticari, siyasi ya da gündelik yaşamımızda “atalet” önemlidir diye düşündüm. Kalın sağlıcakla.

Metin Bertan

Metin Bertan3

MALTEPE AĞRI TANITIM GÜNLERİNDEN YANSIMALAR Anadolu’nun her yerinden, farklı illerinden insanlar yaşar İstanbul’da. Tarih boyunca farklı kültürlere ve medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan İstanbul a ...