Karakterimizi oluşturan bütün değerlerin çoğu çocukluğumuzdaki yaşantılar ile oluşur. Aile içi dayanışma ve ilişkiler başta olmak üzere sevincimizin kaynağı, üzüntülerimizin temeli, yardımlaşma, paylaşma, merhamet etme, acıma, üzülme, heyecanlarımızı oluşturan bütün değerler yaşadığımız bölgenin, şehrin, kasabanın, köyün yıkık duvarlarında, kerpiç duvarlı sokaklarında, toprak damlarının serin ve sıcacıklığında var olmuştur.Karakterimizde, mizacımızda yaşadığımız coğrafyanın haşin zorluğunun da etkisi vardır. Metrelerce kar altında aylarca eve, kahveye, köy odalarına hapsedildiğimiz günlerde ebetteki hayat devam ediyordu ve biz birbirimize kenetlenerek tüm zorluklara birlikte göğüs germe yarışındaydık…
Acımasız coğrafyanın sert ve ezici gücü hepimizin ortak kaderi ve yaşama biçimi olmuştu. – 40 derecelerde mezar kazmak, hastaları sırtta doktora götürme ortak paydamızdı.Harmanımızı ortak hazırlar, buğdayımızı değirmende sabahlara kadar sıra kuyruğunda birlikte öğütürdük.Acımasız coğrafya da hayata tutunmanın kuralı karınca gibi emek harcayarak çok çalışmak olduğundan, insan emeğinin kıymetini kutsal sayardık…Gece uyuyarak sabah kalktığında zengin olana, fırsatçıya, emeğin kıymetini dizlerinde hissetmeden kap kaçla zengin olana pek rastlamazdık.
Emek ve insanı sevmek kutsalımızdı, saygı, sevgi, gelenek ve görenekler maneviyatımızın temeliydi…Mahallemizde, köyümüzde hepimizin örnek aldığı büyüklerimiz vardı. Mahallenin delisi bile haneden sayılırdı. Ekmeğimizi, soframızı birbirimizden asla saklamazdık, komşularımızı aile sayardık.Cehalet ve feodalizmin yanlış beslendiği kan davaları içimizi kanatan ayrılıkların başlangıcıydı…Teknolojinin insan gücüyle yer değiştirmeye başlamasıyla ekonomik zorluklar ve sosyal değişmeler baş kaldırdı. Birlikte beslenmenin, barınmanın, korunmanın yolları tıkandı.Birliktelik yerini bireyselliğe terk etti.
Manevi duyguların çoğu maddiyata uğurlandı.Karşılıksız ve insanca beslediğimiz mutluluk, sahte maddiyatın esir aldığı mutsuzluğa uğurlandı…Maalesef bizi biz yapan değerlerimize istenmedik bir durumda veda ederek uzaklaşıyor, iç dünyamızdaki yaşama coşkularımızın kaybolmasını, gizli çırpınışlarını iliklerimizde dolu dolu hissederek büyük şehirlerin curcunasında bilinmeyen bir sıra kapmacasında yer alıyor ve bilinmez yolculuğa koşuyoruz…Bizi biz yapan değerlerimizi yad edecek güzel günler dileği ile…