24 Temmuz 2018, Salı
Kayıp Ruhların Şehri Yitip giden ruhların şehridir Ağrı… Gurbette
hasretin adıdır, nisan yağmurudur, adam boyu
kardır aklımızda, yadımızda kalan.
Mis gibi kokan tandır ekmeğinin üstüne
tereyağıdır, lordur damakların hasretinde yer alan.
Kimler gelip, kimler geçer şimdi o puslu
sokaklarından ey Ağrı.
Güzel insanların göçüp gittiği, hafızlarımızda
izlerinin kaldığı şehirdir.
Gaz lambasının titreyen alevinde hayat bulan
hikayeler, masallar, türküler çınlar kulağımızda.
Yitirdiğimiz geçmişimizdir, doyamadığımız
anılarımızdır Ağrı.
İsimler, lakaplar, nidalar şimdi nerede diye
gözlerimizin aradığı o güzel insanlar.
tozlu yollarında koşuşturup, yorulduğumuz akşam
beş on kardeş bir tasa kaşık salladığımız günlerdir.
ekşi yoğurdun lezzeti, kuru ekmeğin tadı.
Keledoşun, abdigorun, ayran aşının, halisenin, un
helvasının var mı eşi?
Ağrı…
Kayıp ruhların şehri,
Her mevsimin ayrı güzel, her insanın ayrı eşsiz,
her saniyenin telafisiz olduğu bir vahadır Ağrı.
Şimdi ıssız, şimdi sessiz, uzak, erişilmez…
Geçmişe duyulan özlemin şehri, yalnızlığın kenti…
türkülerde, hikayelerde, anılarda yaşayan kaval
sesi acılığında, gün batımı renginde bir şehir.
Anamızdır, babamızdır Ağrı.
topraklarında en sevdiklerimizi saklayan.
Çeşmelerinden akan gümüştür, güneşinden
dökülen altın,
O güzelim kırları zümrüt…
Yitip gittik bu ellerde, bir dost sesine hasret.
Sıcak bir selama, bir çift içten gülümsemeye.
Soğuk şehirlerin zengin insanlarıyız şimdi.
Yamalı pantolonlarımız yok, tezek kokan
bahçelerimiz de öyle.
Paramız var belki ama geçmişimiz yitik.
biz yitiğiz…