AĞRI'DAN iSTANBUL'A UZANAN LEZZETİN HİKAYESİ
Bir diyet yemeği olan Abdigör Köftesinin yapılmaya başlayış tarihinin kesin olarak bilinmediğini anlatan Kahraman, yemeğin adından da anlaşılacağı gibi Doğubeyazıt'taki ünlü sarayı yaptıran İshak Paşa'nın babası olan Kör Abdi ile özdeşleştirildiğini söyledi. Kahraman, yemeğin yapılış hikâyesini şöyle anlattı:
Anlatılanlara göre, İshak Paşa'nın babası kör Abdi hastalanmış, yediği yemeklerin hemen hepsi dokunduğundan ne yerse midesi kabul etmiyormuş. O dönem aşçılar, etle yaptıkları birbirinden lezzetli yemeklerin Kör Abdi Paşa'ya dokunması üzerine yeni arayışlar içine girmişler. Aşçılar, kuşaktan kuşağa anlatılan ve yalnızca hastalara yedirilen bir diyet yemeğini daha özenli bir şekilde yeniden yapmaya karar vermişler. Düve, toklu veya genç sığırın taze ve yağsız olan bacak kısmından alınan etin geleneksel yöntemle, tahta tokmakla dövülerek sinirlerin özenli bir şekilde ayıklanmasıyla pişirdikleri köftelerin Abdi paşaya dokunmaması üzerine bu yemek oldukça sık pişirilmeye başlanmıştır. Meşhur yemeğin hikayesini böyle aktaran Mustafa Kahraman'ın sahibi olduğu Hacı Kral mutfağının en önemli yöresel yemekleri arasında yer almaktadır.
Eti doğubeyazıt’da yemeğe özgü bir şekilde dövülerek İstanbul’a getirtiliyor. Kullanılan pirinç türü ise tek tip olmayıp Aromatik, Baldo, Yasemin, Tosya, İran pirinç çeşitleri ile özel bir lezzet yakalanıyor. Özel davet, düğün, sünnet, mevlid ve iş toplantılarının gözde yemeği olan ABDİGOR yemeği haftanın da özel yemeği arasında yer alıyor. Herkesimden müdavimleri olan bu lezzetin en çok tercih nedeni birazda diyet özelliğinden kaynaklanıyor. Hacı Kral Mutfağının diğer bir yemeği de kavurma; tadını ve güzelliğini Doğubeyazıt’ın toprağından alan yöresel yemeğinin yanında yine özel pirinçlerle hazırlanan pilav yer almakta. Özel günlerin vazgeçilmezleri arasında yer alan ve misafirlerini lezzetle buluşturan Mustafa Bey kavurma pişirilirken; hiçbir zaman farklı etlerin birbirine karıştırılmadığını, her birinin ayrı tat ve özelliliğinin olduğunu söylüyor. Bu özellikle Hacı Kral mutfağı kavurmasına özgü olduğunu söyleyen Mustafa Bey sözlerini şöyle tamamlıyor; Hacı Kral Mutfağı bir lokantadan çok müdavimlerin, dostların kahvaltıdan yemeğe kadar bir masada oturup yemek yediği, kendisine ait konsepti olan bir mekan... Hijyen, sofra tasarımı, ne varsa özel yapılmış teknik ekipmanlarla hazırlanır ve en güzel şekilde sunulur. Özellikle parantez açıp “yaptığım yemeği önce ben yerim” diyen Mustafa bey'in bu işi gönülden ve meslek aşkıyla yaptığını ispat ediyor.
Hacı Kral Mutfağı'nın sahibi Mustafa Kahraman kimdir?
Asıl adı Mustafa KAHRAMAN 1968 yılında Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde doğdu. Kendi yöre kültürüne tutkuyla bağlı, olan Mustafa beyin yaşamı annesi ve babasının yanında tıpkı İshak paşa sarayı gibi masalsı ama gerçek, Ağrı dağı kadar çetin ve bir o kadarda güzellikler içinde geçmiş Annesinin şu sözü onun yaşam felsefesi ve yüreğine ince bir nakış gibi işlemiş Derki Annesi “ Bak Oğul; Her Yerde Sofran Hazır Olsun, Kaşığında İçinde Olsun” Bu sözü her sofraya oturduğunda annesinde duyan Mustafa Bey her Ağrı/Doğubeyazıt’da yetişen çocuk gibi küçük yaşta hayata başlar, Hayvancılıkla geçinen ailesinin yanında çalışır. 18 yaşında İstanbul gelir yaşı tutmadığı için yaşını büyütür ve önce inşaat ve daha sonrasında bir marangozda işe başlar. Bir süre sonra elini hızar makınasına kaptırır. Ve o dönem sigortalı çalışmanın önemini anlar ve bir süre sonra işten ayrılır. İş ararken İstanbul/Tarabya da bir restauranta bulaşıkçı olarak işe başlar burada bulaşıkçı olarak çalışır bir gün sabah çorbası içerken gelen sıcak ekmekten bir parça alıp çorbasına doğrar o sırada restaurant sahibi bayan ona şöyle der görmüyormuyormusun? Bayat ekmek var neden taze ekmek yiyorsun der Mustafa Bey aldığı çorba ve ekmeği olduğu gibi bırakıp insanların neden bu kadar vicdansız ve hırslı olduğunu düşünüp, bulaşık yıkarken giydiği önlüğü atar ve işten çıkar belli bir süre yürüdükten sonra olayı büyüttüğünü düşünüp işe geri döner restaurant sahiplerinin ona güveni ve sevgisini anlatırken aklında kalan bu acı olayı asla unutmuyor beklide hayata bakışını değiştiriyor.
Aynı zamanda Ömer Ustasının yanında restaurant’a dair ne varsa öğrenmeye başlar, aslında istediği mesleğin bu olduğuna karar verir. 1984 yılında işten ayrılır ve iş bulamadığı için memleketi doğubeyazıta geri döner. Çok özlediği annesi ve babasının dualarını alır. Ve İstanbul’a geri döner Pehlivan restaurant adlı işletmede işe başlar bu konuda deneyimli olduğu için önce bulaşık ve sonrasında ustabaşı olarak sekiz yıl bir fiil burada çalışır. 1990 yılında şuan Hacı Kral kozmetik yönetim kurulu başkanı olan sevgili kardeşi Nihat Kahraman ve diğer ağabeyleriyle Doğubeyazıt’da Güven Bir Restaurantını açarlar yöre yemekleri yanında dünya mutfağını yörelerine getiren kardeşler yaklaşık beş yıl burada çalışır. Şuan 600 kişilik restaurantta hizmet vermeye devam ediyorlar.
2003 yılında İlhan kardeşi onu İstanbul gelmesi konusunda ikna eder ve Hacı Kral kozmetik için ilk adımları atarlar. Kozmetik alanında markalaşırken yaşadığı süreci restauran işletmeciliğiyle birlikte yürütürler 2004 yılında İstanbul /Yenikapı’da şuan hizmet veren Hacı Kral mutfağını da açar. Mustafa beye Hacı Kral logonun nasıl ortaya çıktığını sorduğumuzda derin bir dostluk ve bir o kadarda kederli bir gerçeği anlatıyor;
Yanımızda Sinan adında bir arkadaşımız çalışıyordu Sinan, çok çalışkan işini seven ileri fikirli bir çocuktu onun bu çalışkanlığını ve işi sahiplenmesini çok sevdik aileden biri gibi onu sahiplendik onu önce Hacı Kral Kozmetik fabrikasında işletme müdürü olarak görevlendirdik bu konuda eğitim alması için Amerika’ya gönderdik gerekli eğitimi aldıktan sonra döndüğünde onu ihracat departmanı sorumlusu yaptık bu sırada Hacı Kral Kozmetiğin kurumsal çalışmaları devam ediyor ve hızla büyüyordu. Bir çok ajansa bu konuda çalışma yaptırdık ancak Sinan bir gün eline kalemi alıp Hacı Kral logosunu kendisi çizdi ve hayata geçirdi yani demem o ki, Sinan çok başarılı vizyon sahibi bir çocuktu bizimle uzun süre çalışan Sinan 2011 yılı bir Pazar günü sokakta bir bayana laf atmaya çalışan bir grupla kavga eder dediğim gibi haksızlığa da asla tahammülü olmayan bir çocuktu ve o grup Sinanı şirket arabası içinde bıçaklayarak öldürürler. İşte hüzün ve acı dolu olsa da Sinan’ın çizdiği logoyu asla değiştirmedik onun emanetini kurumsallıkla içselleştirerek yaşatmaya devam ettik. Ve asıl işi olan restauran işini tekrar anlatmaya başlar ben bu sevdadan vazgeçemiyorum diyor Mustafa Bey. Ona, Hacı Kral Mutfağını tek cümlede anlatsanız dedik ve bakın ne dedi “ABDİGÖR KÖFTESİ” bu Doğubeyazıt’ın en bilinen yemeği kim güzel yaparsa o sahiplenmeli diyor benim bunu yöresel tat olarak markalaştırmam önemli değil önemli olan hemşerilerimizin ve herkesin bu yemeği damak tadında yemesi ve gelecek kuşağa bırakılması diyor.