Öz yönetime karşı iktidar olarak büyük bir tepki veren hükumet 2013 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aslında bu günkü HDP ile aynı görüşte olduğu ortaya çıktı. Sayın Erdoğan'ın açıklamasını tekrar bir görelim.
“Dünyada gelişmiş ülkelere bakarsanız bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye bir şey yok. Tam aksine, eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getiriyor. Bu güçlenme alametidir. Gelin bizim tarihimize, Osmanlı’ya baktığımız zaman Lazistan eyaleti, Kürdistan eyaleti var. Güçlü Türkiye asla eyalet sisteminden korkmamalıdır. Siz eyalet sisteminde de üniter yapıyı muhafaza edebilirsiniz. Belediye başkanlarını seçiyoruz da valileri niye halk seçmesin?”
Yani bu açıklamayı yapan sayın Cumhurbaşkanının aslında bugün HDP 'nin haykırdığı öz yönetim anlayışının kendisinin de savunduğu ve yönetim anlayışı olarakta bu sistemi getirmek istediği realitesi ortaya çıkmış oldu .
Peki ne oldu da şimdi buna karşı bir tavır takınır oldu. Kendi söyledikleri meşru olunca aynısını muhalefet partileri söyleyince marjinalize edilmeye çalışıyor. Böyle bir durum dünyanın hiç bir yerinde olmamasına rağmen ülkemizde ayrıştırılmaya, kutuplaştırılmaya yönelik açıkça bir tehdit olan bu anlayış maalesef tüm gücüyle devam ediyor.
Diğer yandan Diyanet işlerinin devletten bağımsız bir kurum olmalı diyen Akp milletvekillerine destek verenler daha sonra aynı görüşü muhalefet savununca hain ve din düşmanı olarak nitelendirilmeye çalışılıyor.
Şimdi o vekillerin savunduğu tezleri tekrar hatırlayalım.
'Devlet Dinden Elini Çekmeli.'
Türkiye'de Baskı Altındaki Dinin Özgürleşme Talebi.
Devlet dinden elini çekmeli ve din özerkleşmelidir.
Camiler ve vakıflar serbest bırakılmalı.
Dini hizmetler sivil topluma bırakılmalıdır.
Bu görüşleri iktidar yanlıları savunurken hak oluyor ama muhalefet partileri savununca hain ve terörist ilan edilip insanlar dışlanıyor. Adaletin ne denli alçaldığı tezi bu anlamda ortaya çıkmaktadır.
Bu ülke de insanların görüşleri doğru olup olmadığına bakılmaksızın sahip olduğu siyasi görüşle endekslenip dışlanma politikası izleniyor. Bir doğru neye göre doğru olarak algılanacaktır. Bir doğru neye göre doğru olarak kabul edilecektir. Adaletin bu denli karışık olduğu bir dünya düzeni başka hiç bir yerde bulunmamaktadır.
Bu bilgiler ışığında sorunların çözümü ne kadar etkili olacak diye iyi düşünmek gerekir.
Sorunlar görüşe ve kişisel düşünceye göre değil halkın ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirmek gerekir.
Aksi takdirde halkın sorunları siyasallaştırılıp çözümü imkansız bir libasa bürünecek ve karışıklıklar olağanca devam edecektir. Ölenler ne için ve ne amaçla öldüğü gerekçesi açıklanamaz bir boyuta ulaşacaktır.